Balık ve Herşey İçin Teşekkürler!

Birincil sekmeler

Bazen düşünüyorum da, biz bu "şiir şöyle şöyle bir söz sanatıdır" filan gibi bir tanımlamaya fazla mı bel bağlamaktayız? Çünkü, dilimizde Söz olarak belirtilmiş şeyin (kelam, deyiş, deyi, söz, laf vb.) bir torso kayması yaşadığını, Doğu ile Batı arasındaki bir geçişte, bu ifadenin, bir şekilde yerinden edildiğini söyleyebiliriz, diğer her türlü gösterge gibi.

Elbette konu dalla budaklıdır ama, ben yine de şiirin o basmakalıp ifadede geçen Söz ile açıklanabilmesi için, Söz'den ne anladığımızın daha net bir şekilde ortaya (hem de rotaya) konulması gerektiğini düşünmeye başladım.

Bizim Söz'ü Yunan'daki Logos ile karşılama eğilimimiz vardır, pekala. Eski Yunan için Logos (legein = söylemek, konuşmak)'tan geliyorsa, muhtemelen bu "konuşma" sadece insanî bir etkinliği değil, aynı zamanda, insana pek de yabancı gelmeyen, insanın dışındaki şeylerin de topyekün "konuşması" olarak düşünülebilir. Yani Logos, konuşan şeylerle de ilgilidir biraz. Burada Dil'in bu konuşmadaki payının, anlamlı bir dizi olmaktan öte, çözülmeyi bekleyen birbirinden uzak ve kaotik bir yapı olduğunu, bu kaotik yapı için kurulabilecek tüm anlaşılabilir sistemlerin de, yavaş yavaş bu karmaşanın doğasını çözmeye yönelecek şekilde değiştiğini, bilimin, matematiğin ve fiziğin, eski yunan'dan bu yana çok mesafe kat ettiğini de söyleyebiliriz.

Aslında benim merak ettiğim, bizim bunu nasıl söz'den "konuşma"ya ve buradan da sese doğru indirgemeyi başardığımız. Bunu nasıl yapabiliyoruz? Logos kavramından üretilen kavramlar, özellikle modern zamanlarda, buradaki konuşmanın, sözün, kelime'nin anlamlarının pek de bize söylendiği gibi olmadığını gösteriyor. Aşağıdaki ifadeler, genelde, Logos'tan türetilmiş kelimeler;

alogia: konusamazlik. Zihin durgunluğu, aptallıkla ilgili afazi şekli bradylogia: Akli bozukluktan ileri gelen konuşma yavaşlığı. dyslogia: Muhakeme yeteneğininbozulması, Konuşma güçlüğü. hyperlogia: konuskanlik, gevezelik. lalorrhea: Kelimelerin anormal sarfı. lethologica: istenilenilen sözcüğü akla getirme yeteneğinin yitimi. logagraphia: Fikirleri yazı ile ifade edememe, logagrafi. logamnesia: Konuşmayı hatırlayamama, hafızasızlık, logamnezi. (ve daha fazlası için .

Öncelikle tanımdan da gidersek, gelenek bozulmamış. Felsefî anlamda Logos ile ilişkili temelde alınan , bu terimlerin tanımladıkları şeylerle ilgili olmaya devam etmişler ama terimlerin ifade ettiği olumsuzluklar, bariz ruh hastalıkları da terimin anlamını genişleşmekte faydalı olmuş. Hani kestirmeden söylersek, bu kadar Logos merakı ve adlandırmasından sonra, işin içine "çebebazlık, gevezelik, muhakeme yetenekliği yoksunluğu" gibi şeyler de girince belki de işler değişmiş.

Diyeceğim odur ki, özetle, biz bu Logos kavramını, direk konuşma/kelime ile irtibatlandırdığımızda Türkler olarak örneğin bir barkod tabancasının okuduğu barkod karşısında, bilgisayarların birbirleri ile konuşmasında, doğanın bizimle konuşmasında filan biraz çolak kalıyoruz. Çünkü "iletişim", kafamızdaki iletişim, her nasılsa, köklerinden kopmuş ve "anlamlı bir dizi gösterge"nin öğelerine ayrılması haline gelivermiş. Yani bizim Logos/Söz/Kelam gibi şeylerden anladığımız "eşitlerin" konuşması. Ya da birbirini anlayanların konuşması.

O yüzden, sanıyorum ben Şiir ile Söz arasındaki bağın, şu haliyle bize sunuluşunu pek kabul edemiyorum. "Evrenin Yasası" ile hergün "iki limon, bir sigara bir de ekmek" istemeye yarayan şey arasında, o kadar da keskin bir bağ bulmak, o kadar da kolay değil.