deney etiketi ile yaftalanmış yazılar

4 Yıl 5 Ay Sonra..

2007 yılının Mart ayında siteyi -kimbilir hangi şekil ve umutlarla- . Bugünden o güne nelerin değiştiğine, geliştiğine ve artık işlevini yitirdiğine dair fikirlerimi siz sevgili okurlarla paylaşmak boynumun borcu gibi geldi bir an. Bu retrospektif bakışın -geriye doğru- bize ne kazandıracağından pek emin olmasam da..

Öncelikle şu ifadeleri dikkatinize sunuyorum:

Türk Şiir'i son 3 yıldır kötü yönlendirildi, ahmakça gündemlerle vakit geçirdi. Fakat tarafların kabaca "konvansiyonel" ile "deneysel" olarak ayrıldığını görmemek saflık olur.

"Deney" dendiğinde neden kulaklarım dikilmiyor artık

Çünkü onu klişe haline getirenler ile, ezbere deney diyenler arasında eleştirel bir zihniyet farkı görmüyorum. Yapılan tartışmalar deney, deneysellik, deneyim gibi kelimeleri bile içerdiğinde artık bana aşırı anlamsız geliyor. Deney, eylemin adından öte, bir marka olmaya başlamış gibi de. Hani bu peçeteye "selpak" demek gibi biraz. Tanıdık ve can sıkıcı bir şeylere benzemeye başlaması da ayrı cinslik. Bunun sebeplerini aşağıda sıralamaya çalışacağım, umarım ne dediğimi anlatmaya çalışabilirim;

chladni figürleri

Kierkegaard'la ilgili bir şey okurken (günlüklerinden parçalar) şöyle bir cümleye denk geldim:

İntihar üzerine istatiksel bilgilerle ve onun Antik dünya görüşüyle ve modern, onun patolojik Chladni figürleriyle vb. uğraşan bir doktora tezi yazmak isterdim ―JP V 5393 (Pap. II A 482) temmuz 20, 1839

Chladni Figürleri için bir dipnot eklenmişti ve dipnotta da şu yazıyordu:

* Titreyen bir tabağın büklüm çizgileriyle kumda oluşturulan ses resmi. Alman fizikçi Ernst Florens Friedrich Chladni’nin ismi verilmiştir.

deneyimizden çıkacak sonuç ne olsa keşke?

Aslında sadece "suffixe pronominal" hakkında değil, "okunamayanın" topografisine dahil olan herşeyde -ki bunların çoğu birer skandal olarak karşılanıyorlar- karşı tarafın -burada izleyicinin, okurun, bakarın, gözleyenin algı eşiğine kısa devre yaptıran şey hakkında konuşmak gerekiyor. çünkü bizzat bunun sıkıntısı, modernleşme çilemizin de dibinde yatıyor.

Tehlikeli Alakasızlık: Meraksızlık

Hece'nin 141. sayısı "Tehlikeli Alaka: Edebiyat ve Deneysellik" ayrılmış. "edebiyat ve deneysellik" arasındaki ilişkiye, olumlu yaklaşıyor gibi görünüyor. Her ne kadar bu bir değerlendirme yazısı olmasa da, yine de gözüme çarpan ufak tefek birkaç konuyu ben de hatırlatayım.

Den-siz-ey Edebiyat

Birikim Dergisi'nin Temmuz 2007 sayısı'nda Elif Türker'in “Deneysel Edebiyat Yanılımı” başlıklı yazısı yayınlandı. Yazının can sıkıcı yanı, bir tür müdür, yöntem midir ya da deneyselin yeri kurgu mudur biçim midir gibi sorularla “deneysel”i anlamaya çalışırken aslında hiç edebiyata dokunmadan cevaplar aramaya çalışması. Ve böyle olunca da zaten cevabı ile soru arasında da fazla mesafe kalmıyor. Her ne kadar yazı bir ara deneysel'i “avangard ve modernizm” ilişkisi çerçevesinde sorgulamaya yeltense de bu seyahat bir kaç alıntıdan sonra son buluyor.

Öğütülmemiş Makina Dili

Serkan Işın

* Tüğün'de yayınlanmıştır.

Ö(N)CÜLER

Aklımdan bir türlü çıkmayan bir anı ile başlamak istiyorum. İlkokul sıralarında, belki daha da önce, TRT Çocuk radyosunun bir yarışmasını hatırlıyorum1. Yarışma bir öykü yarışmasıydı ama yöntem olarak işitsellik üst seviyede gerekiyordu. Yarışma için yazılacak öykümsü şey, TRT'nin radyodan rastlantısal olarak verdiği bazı seslerden ilham alınarak yazılacaktı. Bu sesler arasında "guguklu saat" ve "kapı gıcırtısı"nın da olduğunu hatırlatmam gerekiyor. Bu "heard code"dur, yani işitilmiş kod. Google Heard isimli bir işimde, google earth isimli harita programının sesleri gizlediğini anlatmaya çalışmış ve farenin dokunacağı her yerden, çığlık sesleri fırlatan bir google earth arabirimi yapmıştım2.