Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


akimlar:d-grubu

Farklar

Bu sayfanın seçili sürümü ile mevcut sürümü arasındaki farkları gösterir.

Karşılaştırma görünümüne bağlantı

İki taraf da önceki sürüm Önceki sürüm
Sonraki sürüm
Önceki sürüm
Sonraki sürüm İki taraf da sonraki sürüm
akimlar:d-grubu [2013/09/12 11:09]
admin [Eleştriler]
akimlar:d-grubu [2013/09/13 14:52]
admin [Kübizm ile tanışma]
Satır 8: Satır 8:
  
  
-1928-1956 yılları arasında, devlet bursu ya da kendi olanakları ile sanat eğitimlerini pekiştirmek üzere Paris’e giden 40’a yakın sanatçının,​ kübizmin kuramcısı Andre Lhote (1885-1962) atölyesinde,​ birkaçının da kübizmin tanınmış temsilcileri olan [[http://​en.wikipedia.org/​wiki/​Fernand_L%C3%A9ger|Fernand Leger]] (1881-1955) ve Jean Metzinger (1883-1956) gibi usta sanatçılarla çalışmaları,​ kübist eğilimin 1960 yılına kadar Türk resminde etkili olmasına neden olmuştur. Lhote’un etkisinde kalan çoğu sanatçı 1933’ten sonra Türk resminde, neredeyse bir Lhote ekolü yaratmıştır. Türk sanatçısının akademizm yönündeki ısrarlı tutumunu ancak Lhote öğretileri kırabilmiştir. Bazı sanatçılar,​ kübizmin soyuta giden tavrına uygun bir gelişme ile soyut sanat akımlarına yönelmişler,​ bazıları kübizmden hareketle yarı-soyut anlatımda biçemlerini belirlemişlerdir. Çağdaş Türk resminde usta sanatçı kimliklerine ulaşmış sanatçılardan Şükriye Dikmen’in yalın figür ve doğa yorumlarındaki özgünlük,​ Ercüment Kalmık’ın kübist ve fovist eğilimindeki başarısı kübist eğilimde temellendirdikleri biçemlerinin oluşmasında etkili olmuştur (([[http://​ekitap.kulturturizm.gov.tr/​belge/​1-23895/​d-grubu-1933-1947.html#​|Kültür Bakanlığı web sitesi]])).+1928-1956 yılları arasında, devlet bursu ya da kendi olanakları ile sanat eğitimlerini pekiştirmek üzere Paris’e giden 40’a yakın sanatçının,​ kübizmin kuramcısı ​[[http://​en.wikipedia.org/​wiki/​Andr%C3%A9_Lhote|Andre Lhote]] (1885-1962) atölyesinde,​ birkaçının da kübizmin tanınmış temsilcileri olan [[http://​en.wikipedia.org/​wiki/​Fernand_L%C3%A9ger|Fernand Leger]] (1881-1955) ve [[http://​en.wikipedia.org/​wiki/​Jean_Metzinger|Jean Metzinger]] (1883-1956) gibi usta sanatçılarla çalışmaları,​ kübist eğilimin 1960 yılına kadar Türk resminde etkili olmasına neden olmuştur. Lhote’un etkisinde kalan çoğu sanatçı 1933’ten sonra Türk resminde, neredeyse bir Lhote ekolü yaratmıştır. Türk sanatçısının akademizm yönündeki ısrarlı tutumunu ancak Lhote öğretileri kırabilmiştir. Bazı sanatçılar,​ kübizmin soyuta giden tavrına uygun bir gelişme ile soyut sanat akımlarına yönelmişler,​ bazıları kübizmden hareketle yarı-soyut anlatımda biçemlerini belirlemişlerdir. Çağdaş Türk resminde usta sanatçı kimliklerine ulaşmış sanatçılardan Şükriye Dikmen’in yalın figür ve doğa yorumlarındaki özgünlük,​ Ercüment Kalmık’ın kübist ve fovist eğilimindeki başarısı kübist eğilimde temellendirdikleri biçemlerinin oluşmasında etkili olmuştur (([[http://​ekitap.kulturturizm.gov.tr/​belge/​1-23895/​d-grubu-1933-1947.html#​|Kültür Bakanlığı web sitesi]])).
 ===== Grubun adı ===== ===== Grubun adı =====
  
Satır 53: Satır 53:
 <​blockquote>​Bu döneme damgasını vuran kübizmin serüvenini dönemin sanat ortamının bürokratik ve seçkin bir yapılanma içinde olmasıyla ve tek parti döneminin kültür politikasıyla ilişkilendiriyor ve ‘kübik’i Türk resminin resmiyetinin simgesi olarak değerlendiriyordu. Sahiden de kübizmi ve konstrüktivizmi savunan Müstakiller’in ya da D Grubu’nun amaçlarına ve hikâyelerine baktığımızda orada kültürel seferberliğin bir parçası gibi kavranan bir sanat anlayışı kendini kolaylıkla gösterecektir. Milli ve inkılapçı sanata kübizm arasında kurulmaya çalışılan bağ sürekli koptukça, kübizm de yok edici bir nesneye dönüşmeye başlar. Önceleri D Grubunu **“altı çift göz ki maddenin içine de üstüne de bakıyor ve ölüde bile gizlenen canı arıyor”** (akt. Aksüğür Duben) diyerek öven Peyami Safa, daha sonraları kübik’i “İstanbul’un eski evlerini viran eden yangınlardan daha tehlikeli bir hastalık” olarak tarif etmiştir. Artık [[kübizm]],​ aşırı, yabancı, zararlı bir cereyandır. D Grubu yerini kübizm karşıtı Yeniler’e bırakırken,​ kendisi de ‘memleket mevzularına’ dönecektir. Malik Aksel, D Grubu’nun kübizmden ayrılıp, ‘kendine döndüğünde’,​ kilim, heybe resimleri yaptıklarını fakat bunlarda da başarılı olamayarak bir tür ‘alafrangalık özentisinden’ kurtulamadıklarını belirtecek, Sezer Tansuğ da D Grubu’nu, yerel ile evrensel arasında bağ kurmak isteyen ama ‘aşırı Batı tutkusu’ yüzünden bunu yapamayan, pek çok genç sanatçının yetişmesine önayak olan ama klişe bir kübizme bağlanan bir sanatçı grubu olarak sanat tarihinin içine yerleştirecektir. Liman Ressamları (ya da [[akimlar:​tavanarası-ressamları|Tavanarası Ressamları]]),​ D Grubu’nu eleştirerek,​ resmi, mahalli renklerle doldurmak, resimde halkın çehresini yansıtmak arzusuyla biraraya gelirken D Grubu’nun kendisi de dağılarak ‘memleket mevzuları’na dönmüştür. Müstakiller’e “vatandaş Türkçe konuş!” diyen Elif Naci’nin kendisi D Grubu’nun içinde yer almış ve başka sanatçılar ve eleştirmenler tarafından aynı şekilde eleştirilmiştir. (([[http://​www.birikimdergisi.com/​resimler/​cust_files/​130724122157.pdf| UMUT TÜMAY ARSLAN, Birikim Dergisi Giriş yazısı]]))</​blockquote>​ <​blockquote>​Bu döneme damgasını vuran kübizmin serüvenini dönemin sanat ortamının bürokratik ve seçkin bir yapılanma içinde olmasıyla ve tek parti döneminin kültür politikasıyla ilişkilendiriyor ve ‘kübik’i Türk resminin resmiyetinin simgesi olarak değerlendiriyordu. Sahiden de kübizmi ve konstrüktivizmi savunan Müstakiller’in ya da D Grubu’nun amaçlarına ve hikâyelerine baktığımızda orada kültürel seferberliğin bir parçası gibi kavranan bir sanat anlayışı kendini kolaylıkla gösterecektir. Milli ve inkılapçı sanata kübizm arasında kurulmaya çalışılan bağ sürekli koptukça, kübizm de yok edici bir nesneye dönüşmeye başlar. Önceleri D Grubunu **“altı çift göz ki maddenin içine de üstüne de bakıyor ve ölüde bile gizlenen canı arıyor”** (akt. Aksüğür Duben) diyerek öven Peyami Safa, daha sonraları kübik’i “İstanbul’un eski evlerini viran eden yangınlardan daha tehlikeli bir hastalık” olarak tarif etmiştir. Artık [[kübizm]],​ aşırı, yabancı, zararlı bir cereyandır. D Grubu yerini kübizm karşıtı Yeniler’e bırakırken,​ kendisi de ‘memleket mevzularına’ dönecektir. Malik Aksel, D Grubu’nun kübizmden ayrılıp, ‘kendine döndüğünde’,​ kilim, heybe resimleri yaptıklarını fakat bunlarda da başarılı olamayarak bir tür ‘alafrangalık özentisinden’ kurtulamadıklarını belirtecek, Sezer Tansuğ da D Grubu’nu, yerel ile evrensel arasında bağ kurmak isteyen ama ‘aşırı Batı tutkusu’ yüzünden bunu yapamayan, pek çok genç sanatçının yetişmesine önayak olan ama klişe bir kübizme bağlanan bir sanatçı grubu olarak sanat tarihinin içine yerleştirecektir. Liman Ressamları (ya da [[akimlar:​tavanarası-ressamları|Tavanarası Ressamları]]),​ D Grubu’nu eleştirerek,​ resmi, mahalli renklerle doldurmak, resimde halkın çehresini yansıtmak arzusuyla biraraya gelirken D Grubu’nun kendisi de dağılarak ‘memleket mevzuları’na dönmüştür. Müstakiller’e “vatandaş Türkçe konuş!” diyen Elif Naci’nin kendisi D Grubu’nun içinde yer almış ve başka sanatçılar ve eleştirmenler tarafından aynı şekilde eleştirilmiştir. (([[http://​www.birikimdergisi.com/​resimler/​cust_files/​130724122157.pdf| UMUT TÜMAY ARSLAN, Birikim Dergisi Giriş yazısı]]))</​blockquote>​
  
-<​blockquote>​D Grubu 'nun kuruluşuyla birlikte, o zamana kadar tabiat karşısında kekeleyip duran Türk resmi beklenmedik bir dönüşüme uğrayarak henüz tam keşfedemediği tabiatı başka bir açıdan görebilmek için emeklemeye başladı. Ne var ki onlar da, çok geçmeden daha önce klasik şiire, minyatüre vb. yöneltilen tabiattan ve hayattan kopuk olma suçlamasıyla karşı karşıya kaldılar. Ancak küçük ve etkili bir aydın grubu, D Grubu'​nun görüşlerini hararetle savundu. Sabahattin Eyüboğlu, grubun beşinci sergisi dolayısıyla yazdığı bir yazıla, sergiyi ​ge2enlerin ​ağzından sadece "​tabiat"​ kelimesinin çıktığını belirterek öfkeyle "Nedir resmin tabiattan bu çektiği!"​ diyordu. (([[http://​www.aksiyon.com.tr/​aksiyon/​haber-1618-26-gelenegin-gucu.html|6 Temmuz 1996 / BEŞIR AYVAZOĞLU / Aksiyon Dergisi]]))</​blockquote>​+<​blockquote>​D Grubu 'nun kuruluşuyla birlikte, o zamana kadar tabiat karşısında kekeleyip duran Türk resmi beklenmedik bir dönüşüme uğrayarak henüz tam keşfedemediği tabiatı başka bir açıdan görebilmek için emeklemeye başladı. Ne var ki onlar da, çok geçmeden daha önce klasik şiire, minyatüre vb. yöneltilen tabiattan ve hayattan kopuk olma suçlamasıyla karşı karşıya kaldılar. Ancak küçük ve etkili bir aydın grubu, D Grubu'​nun görüşlerini hararetle savundu. Sabahattin Eyüboğlu, grubun beşinci sergisi dolayısıyla yazdığı bir yazıla, sergiyi ​gezenlerin ​ağzından sadece "​tabiat"​ kelimesinin çıktığını belirterek öfkeyle "Nedir resmin tabiattan bu çektiği!"​ diyordu. (([[http://​www.aksiyon.com.tr/​aksiyon/​haber-1618-26-gelenegin-gucu.html|6 Temmuz 1996 / BEŞIR AYVAZOĞLU / Aksiyon Dergisi]]))</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>​“… Mamafih d Grubu’nun eserleri tamamiyle Avrupa mahsulü bir sanat gibi telakki edilirse haksızlık edilmiş olur. Zira burada teşhir edilen eserlere tabiatla buranın da zevki karışmaktadır. Fakat bu zevki nasıl anlatmalı bilmem ki? Eğer mübalağa etmekten korkmasam ona memleket havasının değil de, bir nevi alaturkalığın karışmış olduğunu söyleyeceğim .” //Mahzar Şevket İpşiroğlu//</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>​“Türk modern sanatı üzerinde inkar edilmez bir tesir göstermiş olan d Grubu’nun 1933’de Avrupa’ dan Türkiye’ye dönen birkaç genç sanatkar kurmuştu. Aralarında kuvvetli nazariyeci ve sanat münekkitleri olan bu faal ressamlar az zaman içinde yazıları ve sergileri ile kendilerini memleketine kabul ettirdiler. Bu sanatkarların eserleri inşacı, realiteye uygun ve renk bakımından kendi sanat ananelerini devam ettirmektedir. Bu sergide modern Türk sanatkarlarının eserleri yanı başında görülebilen İznik ve Kütahya çinileri, 17’nci ve 18’nci asır işlemelerinden görüyoruz ki, Türk ressamları milli ananelerine tamamıyla sadıktırlar.” //Rene Grousset//</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>​“d Grubu’nun ilk sergisinde, teşhir edilen eserleri görmeye gelenlerin adedi, sergiyi açan ressamların sayısından bile azdı. Bunun sebebini bulmaya çalışırken,​ gözlerim salonun köşesinde uzun masaya ilişti. Bir tarafta fraklı garsonlar sıralanmış olan bu uzun masanın üzeri, toklara bile iştah verecek kadar nefis yemişler, pastalar, bisküviler,​ fononlar, çikolatalarla doluydu.bu ücretsiz ziyafetin ziyaretçilere baldan tatlı geleceği muhakkaktı."​ //Naci Sadullah//</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>"​Paris'​te Lhote'​lerin,​ Leger'​lerin , Gromaire'​lerin atölyelerinde çalışmış olan bu ressamlar kübizmi keşfettikten sonra Türkiye'​ ye sanatın daha entellektüel bir anlayışını,​ daha inşacı şekillerini getirdiler. o zamana kadar empresyonist sanata alışmış olan halk yeni eserler karşısında yadırgadı. Fakat faal ve hareketli olan d Grubu azaları az bir zaman içinde Türk resminin modern devresini açmağa muvaffak oldular."​ Paris,ARTS gazetesi yazarı Madeleine David</​blockquote>​ 
 +<​blockquote>​ 
 +"Bu bizim D’ciler sanat varlığımızın barometresidirler:​ Bir zamanlar, bugünkü harbe alt üst oluşa gebe Avrupa’ nın o aşırı subjektif sanat akıntılarını yurdumuza getiren dostlarımız , bir kaç yıldır, özentiden, yeltenmeden,​ gariplikten kurtulup öz şahsiyetlerini bulmağa doğru hızla ilerliyorlar."​ //Vedat Nedim Tör//</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>"​Modern Türk resminin gelişimi tarihinde en mühim hadise 1933'​de "​d"​ grubunun kuruluşudur. Grup kelimesine rağmen bu topluluk, aynı maksadı günden ve aynı tekniği kullanan bir sanat mektebi değildir. d Grubu birbiriyle anlaşmış birkaç ressamın bir araya gelmesinden doğmuştur. Mamafih d Grubu azalarında sezilen müşterek bir karakter var : bu sanatkarlar resim denilen hadisenin ruhunu kavramış bulunuyorlar. Resim sanatının,​ ifade edilmesi muhakkak surette gereken ve ifadesini ancak ve ancak çizgi ve renk yolunda bulan vasıta olduğunu anlamışlardır."​ Cardiff Müzesi müdürü //John Steegman//</​blockquote>​ 
 + 
 +<​blockquote>"​Grup ressamları,​ Avrupa'​da yeni resim anlayışıyla ilk temaslarından sonra memlekete döndükleri zaman heyecanlı idiler. Bu heyecan hiç bir süzgeçten geçmeksizin bütün aşırılıklarıyla eserlerine döküldü... Fakat eksilmez bir sanat aşkı içinde devamlı şahsiyet araştırmaları havamıza, güneşimize,​ toprağımıza ve insanlarımıza intibak için çabalarla geçen yıllardan sonra nihayet onuncu sergide, yine yeni sanat anlayışı içinde, bu kez heyecanların durulmuş, renklerin süzülmüş,​ bulanığın berraklaşmış,​ aşırı hevesin frenlenmiş,​ isyanların bilinçle bastırılmış olduğu, sanatkarın artan bir maharetle huzur ve sükun içinde işlediği eserlere ulaşmıştır."​ //Şevket Rado//</​blockquote>​
 ===== Kaynaklar ===== ===== Kaynaklar =====
  
  
   * [[http://​turkresmi.com/​klasorler/​dgurubu/​|www.turkresmi.com]]   * [[http://​turkresmi.com/​klasorler/​dgurubu/​|www.turkresmi.com]]
akimlar/d-grubu.txt · Son değiştirilme: 2021/07/28 12:23 (Dışarıdan düzenle)