Dizeli Şiir

Mısralı, mısracı ya da konvansiyonel şiir

Tanım olarak tarihsel dize sistemini (ölçülü veya ölçüsüz) kullanan sözlü ve yazılı şiirlere verilen isimdir. Görsel Şiir içinde dizeli şiir tartışması, dizenin işlevini sorgulayan Cumhuriyet Öncesi/Sonrası tartışmaların ötesinde, şiirin malzemesi konusu üzerinden incelenmiştir. Şiirin yük taşıyıcı olarak hamallığını yapan Dize Sistemi Sözlü Kültür ile sıkı bağı yüzünden yazı teknolojisinde ikame edilmiş, görsel şaire göre ise, bu taşıma işi, dize gibi buyurgan ve kadim araçlara bırakılmamıştır.

Aslında tam olarak bilemediğimiz Sözlü Kültür verimlerinin, doğaçlama şiir söylerken ya da okurken, kullandığı kalıpların, Dil'e içkin ve hemen akla gelebilecek şekilde bir formülasyona dayanması, Ozan tabiri ile özdeşleştirilmiş, hemen orada/n şiir söyleme geleneğinin yazılı kültürde ikame edilmesidir dizeli şiir kavramı. Destan şairinin1) uzun ve büyük anlatı için kullandığı tüm tekniklerin, rafine hali olarak dizenin, bellek ile ilişkisi, Sözlü Kültür'ün kaydetme özelliğinin aşırı kısıtlı olması, ezber oranlarının da aslında sanıldığından düşük olması2), taşınan ile taşıyan yapı arasındaki ilişkiyi zorunlu kılmaktadır. Böylelikle “mesaj” tek bir mecrada, tek bir kanalda, izleyici ile buluşur ve kadim ikili (binary) geleneği garanti altına alır. Bu sözlü (oral) anlatı geleneğinin kısıtlılığı Yunan tiyatrosunda dekor ve sahne tasarımlarının gelişmesine de ön ayak olmuştur3).

Yazı teknolojisi ile karşılaşan bu yapının geçirdiği evrelerde, Söz ve Bellek ilişkisi yeniden düzenlenmesine rağmen, kaydetme, not alma, bir kenara yazma gibi yeni teknolojiler, eskisinin gölgesinde kalmaya devam etmiştir. Bu da 20. yüzyılda, şiirin, antropoloji ve şiirbilim içinde yeniden ele alınmasını sağlamıştır. 4). Bir nokta da, Görsel Şiir'in daha çok Saussure'cü bir yapıyı benimsemesi ve gösterge, gösterilen ve gösteren arasındaki ilişkinin keyfiliğini göz önünde bulunduran Modern Dilbilim'i göz önünde tutması ile ilgilidir. 5). Buna göre, dize, bir matris, anlamın ya da taşınması gereken bilginin üzerine uzandığı bir yataktan (divan) öte bir şey değildir.

Walter J. Ong'a göre Söz'den Yazı'ya geçiş, listelerle başlamıştır 6). Dizenin ilk elde, listeleme ile yakından ilgisini destanların -özellikle Homeros- aşırı detaylı olmasından şüphelenerek ortaya atan Ong, böylelikle şiirin yazı ile ilişkisini de ilk elden kurabileceğimiz sayıp-dökme eylemine bağlamış, akılda tutma yerine, muhtemelen yazılı kaynaklardan derlenmiş olmayı da destanın bugüne kadar gelmesinde en etkili kaynak olarak öne sürmüş olmaktadır. Hatta Homeros sorunu olarak adlandırılan durumu da, destanın ancak “yazılı” olarak ortaya çıkması ile açıklar, ezberden ve sözlü olarak söylenmesi üzerinden değil.

Ong, Homeros şiirlerinin etrafında dönen tartışmaların, 1920'lerde Adam Parry tarafından ortaya atılan “buluş” ile biraz daha aydınlandığını belirtir:

“Homeros türü şiirlerin belli başlı hemen her özelliği, sözlü birleştirme yöntemlerinin zorunlu kıldığı bir tutumluluğa dayanır. Ve asırlardır süren okuryazarlık alışkanlıkları ile ruhumuza sinen düşünme ve anlatım süreçleriyle ilgili varsayımları bugün bir tarafa itebilirsek, heksametrik ölçüyle dikkatle inceleyerek o yöntemlerin ne olduğunu keşfedebiliriz. İşte bu buluş, edebiyat çevrelerinde devrim yaratmış ve tüm kültür tarihimize ve “ruh” tarihimize yansımıştır. Parry'ye göre “kelime ve kelime biçimi seçimi, heksametrik dize ölçüsüne bağımlıdır.” 7)

Kaynaklar

2)
Ong'un bildirdiği araştırmalara göre, tipik bir destan ya da saz şairi, aktarımın ancak %60 kadarını sağlıklı şekilde yapabilirken, geri kalanı ölçü üzerinden yeniden inşa eder
4)
Örneğin Vladimir Propp, Masalın Biçimbilim'inde biçimci eleştirinin bilimsel kaynaklarını bu açıdan kullanmış, Rus Biçimci okulu da bu katı inceleme yöntemini geliştirmiştir
6) , 7)
Sözlü ve Yazılı Kültür, Sözün Teknolojikleşmesi, Walter J. Ong, Metis Yayınları, ISBN: 978-975-342-074-7