Ahmet Güntan'da Şiir

Birincil sekmeler

2000’lerin Şiiri

“parçalı ham şiirlerde ses kullanayım mı kullanmayayım mı, ses ne dereceye kadar doğal bir taşıyıcıdır, ne zaman söz sanatı olur, bunları tartıyorum, tam cevabını bilemiyorum, ama yazarken bazen bu ihtiyacı duyuyorum, o sırada Diyarbakır’dan iki keklik aldım, biri Diyar (dişi olanı), diğeri Bekir (erkek olanı), kuşları ilk gün salonun ortasına koydum, o bilinen keklik kafesleri ufak oluyor, hayvanlar bir türlü rahat durmuyor, bilen bilir, seyretmesi çok zor bir olay, iki hayvan cenderede, hem de senin yüzünden, ben de üzüntüyle kafeslerin yanına gidip diz çöktüm, onlara eğilerek konuşmaya başladım,

tabii bir kuşla konuşuyorum, tıpkı bebeklerle konuşur gibi ritmik tıkırtılarla konuşmaya başladım, na-sıl-sın-sen bakiym, kork-tun-mu-sen bakiym, Bekir birden sakinleşip beni dinlemeye başladı, işte o zaman ritmik tıkırtıların bir söz sanatı değil, temel bir iletken olduğunu anladım, ben şiiri bu kadar ilkel bir düzeyde tartışıyorum, yoksa halk zaten tatilde, ben de şiirden çok sıkıldım.” ilginç bir deneme-söyleşi yapmış, insanın neden diyesi geliyor, daha önce Kitap-lık’ta Lale Müldür’le yaptığı söyleşide uyguladığından farklı bir algı/ yöntem bu.

Şiirde sesin/ sessizliğin özellikle de bugünlerde aklımda parlayıp sönmesi, A. Güntan’ın denemesine -A. Güntan’la söyleşisine- daha dikkatle bakmamı sağladı. Güntan’ın bitiş cümlesi özellikle de şiirde yaratılan iletişimi göstermesi bağlamında oldukça anlamlı bir şeye işaret etmekte. Bugünlerde belki de şiiri buradan tartışmalı. Öyle sanıyorum ki “2000’lerin şiiri” tartışmasından daha çok buna ihtiyacımız var. Evvela.

Saba Kırer

Yorumlar

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: -4

‘yukarı’ dedin

Saba Kırer, "Güntan’ın bitiş cümlesi özellikle de şiirde yaratılan iletişimi göstermesi bağlamında oldukça anlamlı bir şeye işaret etmekte. Bugünlerde belki de şiiri buradan tartışmalı." demiş. Şiir dilinin bir iletişim biçimi olduğu ve bunun teorileri ile birlikte kullanılabileceğini, düşünülebileceğini, dilbilimin sınırlarının "uydu iletişim"i ile genişletilebileceğini, kod, simge, sinyal, iz vb. gibi kavramların, gürültü, gösterge gibi şeylerin şiir dilinin içinde olduğunu, buradan da görselliğe çıkılabileceğini zaten birkaç zamandır ifade ediyoruz. Belki de görsel şiir propagandası gibi olacak ama yine de işte tam "orada" görsel şiir var olabiliyor.

------------- ~ --------------------

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 4

‘yukarı’ dedin

saba hanım ın ahmet güntan referanslı "şiirde ses tartışılmalı" önerisi, yaklaşımı, görsellikten çok işitsellikle ilgili galiba. yani ses ve sessizlik. seslerden ve es'lerden oluşan anlam toplamı... tıpkı görsellik gibi bunun da bir imkan olarak tartışılmasını önermiş sanırım...

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: -9

‘yukarı’ dedin

Elbette "ses" ile "görüntü" arasında daha çok Ses'e yakın duruyor öneri. Ama malzeme nedir? diye sorduğumuzda, gösterge biriminde hepsi aynı şeye denk geliyor. O yüzden görsel ya da değil "iletişim" üzerinden şiir hakkında konuşuyorsak yepyeni argümanlar, ileti türleri üretmemiz, Cöntürk'e, Hasan Akay'a daha fazla önem vermemiz gerekiyor, sadece hatırlatmak istedim.

------------- ~ --------------------

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: -3

‘yukarı’ dedin

cs. s. ışın'ın dediği gibi oradan "görselliğe çıkılabilir" ama görselliği önceler mi? belki, limon çiçeği'yle bunu açabiliriz:

-limon çiçeği-

kar çiçeği nar çiçeği kır çiçeği nar çiçeği seviyorum her çiçeği dersek eğer yaşatırız gönlümüzde bir çiçeği

(k. çolakoğlu)

limon'un l'sini simgelemek için düzenlenen bu şiirde görsel öncelemeler dil ötesi ögeleri içermekte doğrudan şiirin biçimiyle ilgili olmaktadır. elbettte bu formlar şiirde sınırı/sınırsızlığı göstermesi bağlamında önemli olanaklardır. bunları yok saymak, bunların var olmadığı anlamına gelmez. şimdi en çok da tartışmaya ihtiyaç duyduğumuz şey bu olanaklarla yaratabileceğimiz şiirdir. şiirin kendisidir.