görsel şiir maceram

Birincil sekmeler

Çocukken radyonun içindeki sesi, televizyonun içindeki resmi, prizlerdeki elektriği görmeye çalışırdım. Bunun için elimde tornavida o büyülü kutuların arka kapaklarını söker, vidaları çıkartır, kabloları kopartır yeni bağlantılar yapardım..

Renkli bantlarla sarıp kontrol kalemiyle elektriği kontrol ederdim. Prize soktuğum kontrol kalemi küçük beyaz bir ışık verirdi. Uzaklarda bir yerlerde konuşan bir insanı küçük bir kutunun içine taşıyan dalgacıkları görebilmek için etrafa bakınırdım.

Kurcaladığım kutuları tekrar kapatır ve kimse anlamasın diye aynı şekilde toparlar ve üzerine dantellerini örterdim. Bir kadın olarak teknolojiyle tek bağlantımın o danteller olması gerekirdi ama ben bunu pek makul karşılamazdım.

Aynı merak şiiri görmek istememle devam ediyor. Neden görsel şiirle uğraşıyorsun diyenlere bunu söyleyebilirim. Çünkü şiiri görmek istiyorum, ona dokunmak, koklamak, istiyorum.

Danteller örüp şiirin üzerini kapatmak istemiyorum.

Kurcalamak, bozmak, yeniden yapmak, bantlamak, istiyorum. Al bunu oku, bak biz yaptık al evinin baş köşesine koy diyenlere inat o şiiri parçalara ayırıp içini görmek istiyorum.

Mükemmellik, düzen ve huzurun içimde yarattığı can sıkıntısıyla ancak hareketle, dahil olmakla, ve bedensel enerjimi şiire dönüştürmekle başedebiliyorum.

Su geçirmediği iddia edilen kaset çalarımla küvete test dalışı yapıp kasetçalar bozulduğunda kandırıldığımı anladığımdan beri şüpheci bir insanım. Bana sunulan ve iyi şiir diye satılanı da test etmem gerekti. Şiirleri suya daldırdığımda, suyun üzerinde yüzen parçalanmış sayfaların, çizgilerin, harflerin ve sayıların şiir olduğunu hissettiğimde görsel şiir maceram başladı.

Yorumlar

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 23

‘yukarı’ dedin

Son günlerde artık o derece papylır olduk ki herhal, Simyacı da olduk.

Herhalde Z. Betül Yazıcı bir şekilde kökümüzü kazıyacak. Mesela durmadan versiyon ve tip değiştiren bir yazısında bizi önce Siyasal İslamcı sonra da ilan etti, ediyor, etmekte.

Ayrıca öfkeliymişiz de.

"bundan dolayıdır ki eleştirdikleri modern şairlerin bazıları gibi görsel/postmodern şiircilerin de ses tonları hırçındır. Ciddiye alınmadıklarından olmalı, hırçınlıkları ulaştıkları “yüce düşünceye” karşı çıkanlara veya inanmayanlara karşı bir küçümseme ve yok sayma tavrına dönüşür."

Ciddiye alınmıyor muyuz? Kendini kandırmanın (self-delusion) eleştiri olduğu yerde, 5-6 kişinin 3 yılda görsel şiir diye bir kategoriyi Şiir Tarihi'nin gözüne sokmasına ne denebilir? Daha ne yapayım, ödül mü vereyim?

Yahû ciddiye alınsak ne olur ayrıca, kim ve /ya ne ciddiye alabilir Görsel Şiir'i, o çap kimde, nerede? Yapılan işi görmeden, çoluk çocuğun gazına gelen ve inadına "lirikler" diye kitap yazan eleştirmenler mi? Madun vantrilogluğu yapanlar ve hırslı dangalaklar mı? Teşekkür ederim, almayayım ben 30 yaşındayım. 28'i, 25'i geçtim. 30 yaşınıza geldiğinizde hepinizi göreceğim, bakalım nasıl şairlik edeceksiniz..

------------- ~ --------------------