Ekim 2007

Şiir şemaları ve görsel şiirin uyumsuzluğu

Şiir , dilin ses düzlemini düzenleyerek onu üzerinde düşünülecek bir biçime sokar. Seslerin ritmik yinelenmesi sıra dışı sözel bileşimler, dilsel yapıların kendilerine dikkat çekmek için düzenlenmiş bir dille uğraşmakta olduğumuzu netleştirir. Bir şey şiir olarak tanımlanmamışsa okuyucuların çoğu zaman dilsel yapılanmanın farkında olmadığı doğrudur. Bir metin şiir adı altında çerçevelendiğinde, genellikle gözardı ettiğimiz ses yapılanmasına ya da diğer türden dilsel düzenlemelere dikkat etmeye başlarız.

Katranark

GÖZ'DEN KAÇIRDIKLARIMIZ

Görsel şiir ile tartışmalar, belki de bizi meşrulaştırarak ve orada dondurarak devam edecektir. Bunu görebilmek zor değil. Dikkat edilirse, örneğin Varlık'taki yazılarda, en kabasından yapılan eleştirilerden biri "önce şair olacaksın!" uyarısıdır. Bu uyarı, bir tahakküm aracıdır ve şairliklerini neye ve kime, hangi geçer akçe ölçütlere dayandırdıklarını bilmediğimiz kişiler tarafından bize getirilmektedir. Bu, işlerin nasıl yürüdüğü hakkında biraz bilgi verebilir. Türkiye'de şiirle ilgili tüm tartışmalarında odağında, bir çeşit "merkez/çevre" çatışması yürürlüktedir.

“GÖRSEL ŞİİR, ŞAİR-OKUR İLİŞKİSİNDE YENİ BİR OLANAK MI?”

Hayriye Ünal Varlık, Ekim 2007 Kültür Gündemi'nde yayınlanmıştır.

Görsel şiir konusunda her sorunun yanıtını görsel ile yazının ayrıldığı noktadan başlatmak gerekir. En azından şu aşamada gerekli olan başlangıç budur. Görselde şair-okur hiyerarşisinin pek de geçerli olmadığını söylemeliyim. Dolayısıyla sorunuz “görsel şiir şiirde yeni bir imkân mıdır?” sorusuna dönüşüyor. Bunu konuşalım. Hatta Latin alfabesiyle hat sanatının icra edilmediğini hatırlarsak bunu –en azından ilk örnekler düzeyinde- konuşmakta seksen yıl kadar gecikmiş sayılırız. Artı

deniz

Lamberto Pignotti’nin Poetika Bildirisi

italyanca'dan çeviren: zeynep cansu başeren

Sözsel-görsel yazı üretenlerin bir poetika bildirisini ister istemez gereksinmesi ve bu durumun görsel sanatlarla uğraşanlar için asla söz konusu olmaması, sözsel-görsel yazının en belirli kimliği ve konumlanışı hakkında çok şey söyler.

VASATLIK İDEOLOJİSİ: Birbirimizi anlayamayız!

Vasatlık, ortalama zevkin ve anlayışın yordamı ya da anlatısı değildir bana göre. Vasatlık, edebiyat adamının çok fazla dikkat etmesi gereken bir durum/düşünce/eylem silsilesidir. Baudelaire'in "kalabalıklar içinde yıkanması" örneğin vasat olmak isteğini haykırması değildir, deneyimlemek için can attığı ve maruz kaldığı, deneyimlerken de kendi kalmak, şairliğine halel getirmemek için uğraştığı bir durumdur, modus'tur. Yani modern olan Baudelaire değildir, modern onun dışında kalanlardır. O yüzden örneğin "mütekabiliyet" peşinde koşmuştur da.

Bize ulaşabilen bakış

Farkı, ayrımı karşıtlık [ve zıtlık] gibi okumanın düşürdüğü yanlışlıklar son zamanlarda daha da arttı sanki. Ayrımı [farkı] derinleştirmeyelim ya da farkımızı ortaya koymayalım demiyorum; tersine. Zira ayrım ziyadeleştikçe yakîn keskinleşir, bütünleşir. Bir de bütünlük; bir’lik ile tekçilik [ya da çoklukla ayrımcılık] karıştırılmamalı birbirine. Bir şeylere karşı, bir şeylerin karşısına yerleşmek ya da yerleştirilmek aynı kumaştan olunduğunu gösterir. Şunun karşısında, şuna alternatif "doğum"[lar] daha baştan ölü doğumdurlar.